Adı N. , İşitme Engelliler ve Aileleri Derneği üyesi. İşitme kayıplı. Cihaz kullanıcısı. Aynı zamanda işveren. Kendi kurduğu firmasında dört kişiyi istihdam ediyor. Vergi vererek ülke ekonomisine, girişimcilik yaparak işsizliğin azalmasına katkıda bulunuyor.
Üyemizin firması, mayıs ayındaki 17 günlük “tam kapanma” döneminde internet taahhüdünün süresinin bitmiş olduğu ve normal tarifeden fatura geleceğine dair Türk Telekom çağrı merkezi tarafından aranır. Üyemiz, telefonda söylenenleri anlama sıkıntısı olduğunu belirterek mailleşmek istediğini, bilgilerinin sistemde yer aldığını belirtir. Telefondaki görevli “Tamam mail atacağız” der. Ancak, beklenen o e-mail bir türlü gelmez. Üyemiz, genel müdürlüğe gitmek zorunda kalır. Güvenlik görevlisi tam kapanma döneminde müdürlük ve bayilerin kapalı olduğunu, kapanma bitince gelmesini söyler. Sonuç: İki aylık normal tarifeden yüklü faturalar gelmeye başlar. Üyemiz mağdur olur.
Peki, Türk Telekom web sitesinde erişilebilirlik var mıydı? Evet vardı. Ancak, sadece “bireysel müşteriler” içindi. Kurumsal müşteri olan engelli bireyler bilgileri uyumlu olmadığı için “kurumsal müşteri” olarak giriş yapamamaktaydı. Neden? Engellilerin girişimci olmayacakları, işyeri kurmayacakları mı düşünülmüştür? Türk Telekom’da böyle bir zihniyet mi mevcuttur?
Erişilebilirlik yoksa “kurumsal müşteri” olan üyemiz tam kapanma dönemine kadar nasıl hizmet almıştı? Anlaşılan o ki Türk Telekom gibi bir firma sistemsel ve kurumsal bir çözüm hazırlamamış, bölge müdürü üyemize yardımcı olsun diye bir personeli görevlendirmiş ve o personelin özel hattından (evet kurumsal hat değil özel hat) “whatsapp” programı üzerinden yazışarak, sorun ve taleplerini bildirerek işini görmüştür. Bölge müdürü de ayrılınca personel de tam kapanma döneminde sorununu anlatıp yardım isteyen, “mail yok…” diyen üyemize aynen şu mesajı yazmıştır: “Biz çağrı merkezi değiliz msj atmayız 444 1 444 ile görüşün ya da 18’inde ofisimize geliniz.” Evet bir personel bir işitme engelliye “444 1 444” ile görüşün demiştir. Dalga geçer gibi! (Ekteki ekran görüntüsünde görebilirsiniz.)
Belli ki bölge müdürü ayrılınca üyemizin yazıştığı personel de “nasılsa müdür ayrıldı, bana kızacak kimse yok” diyerek “tutumunu” değiştirmiştir. Dört kişiyi istihdam eden girişimcimiz tam da 5378 sayılı yasanın tarif ettiği gibi “tutumdan” etkilenen engelli bireye dönüşmüştür: “Fiziksel, zihinsel, ruhsal ve duyusal yetilerinde çeşitli düzeyde kayıplarından dolayı topluma diğer bireyler ile birlikte eşit koşullarda tam ve etkin katılımını kısıtlayan tutum ve çevre koşullarından etkilenen bireyi…”
Peki, biz bu örneği neden anlattık? Türkiye’nin her yerinde yaşanan erişilebilirlik ve ayrımcılık sorunları “beşeri ilişkiler” ile çözülmeye devam ettikçe, sorunlara sistemsel ve kurumsal çözümler bulunmadıkça mağduriyetler ve hak ihlalleri sürecektir. Hatta belki de yetkililer ayrıldığında veya emekli olduğunda sahadaki müdürlerin, personelin vs. “tutumu” yukarıda anlattığımız vaka örneğinde olduğu gibi tam tersi yönde değişecektir. Engellilerin hakları ulusal yasalar ve ülkemizin taraf olduğu uluslararası sözleşmelerle güvence altındadır, ancak, bu güvence kağıt üzerinde kalmayıp hayata geçirilmelidir. Erişilebilirlik temel bir haktır.
“Benden sonra tufan” demek ya da kurumsal çözümlerle efsane olmak… Bütün mesele bu.
İşitme Engelliler ve Aileleri Derneği – www.ied.org.tr